Türkiye ve AB ilişkilerinin "Leyla ile Mecnun"un aşk öyküsünü anımsattığını söyleyenler oldu; burada Mecnun olan taraf tabii ki Türkiye. Oysa ki, bu ilişki benim benzeri ama daha başka bir öyküyü aklıma getiriyor: Bir aslanın aşk öyküsünü. Bu öyküyü birkaç kişiye sordumsa da, nedense daha önce hiç kimse duymamış. Dolayısı ile bu öykünün Kayıtlarına ait olabileceğini düşünüyorum çünkü ben bu öyküyü doğduğum ve büyüdüğüm köyde (Büyük Kayı köyünde) çok uzun yıllar önce duymuştum, sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Şimdi efendim, bir gün kahramanımız Aslan güzeller güzeli olarak etrafta ün yapan bir kıza aşık oluyor. O da geleneğimizdir ya, kızı ailesinden istemeye gidiyor. Aslanı kapıda gören aile tirtir titremeye başlıyor ve "hayır" diyemiyorlar Aslana. Ama "evet" de demiyorlar.
- Efendim, diye söze başlıyor kızın babası, "tabii ki biz size kızımızı vermek isteriz." ve bekliyor biraz "ama" yı demeden önce. Ve devam ediyor: "Bizim kızımız naziktir, biz onu öyle yetiştirdik;" sözleri ağzından bir süre geveliyor ve sonunda, tereddütlü ve alçak bir ses tonuyla, "kızımız sizden korkuyor" diyor.
Aslan sevdiği kız için her şeyi yapmaya hazır, soruyor:
- Ben kızınızı seviyorum, onun ile evlenebilmem için her şeyi yapmaya hazırım, diyor (Ormanda, Aslana herhalde pazarlık etmeyi öğreten olmamış!) ve soruyor: "Ne yapmamı istiyorsunuz?"
Kızın babası eğlim büklüm sıkılarak,
- Tırnaklarınız diyor, onları kesmeniz gerek.
Hiç pençesiz aslan görülmüş mü? Siz de sanırdınız ki, böyle bir isteğin karşısında Aslan kükreyecek ama hayır, miyavlamıyor bile ve hazır bir şekilde, TAMAM diyor.
Geri geldiğinde pençesiz aslan, kız babasını memnun olmuş görüyorsa da "EVET" yanıtını yine alamıyor. Baba hala tedirgin, yine kızını vermek istediğini belirtiyor ve yutkunarak amasını söylüyor:
- Kızım diyor, "sizden hala korkuyor"
- Ama neden? diye şaşkınlıkla, yalvarırcasına soruyor kahramanımız, "Tırnaklarım da yok artık!"
- Dişleriniz diyor baba, "onlar o kadar keskin ve vahşice duruyor ki..." Daha baba sözlerini bitirmeden,
- Tamam! diyor Aslan. "Ben gider onları da söktürür gelirim."
- Aslan geri geldiğinde baba gayet mennu, arkasına yaslanıyor ve derin bir nefes alıyor; Aslanımız artık pençesiz ve dişleri sökülmüş, önünde boynu eğik duruyor, kız babasının "EVET" sözlerini heyecanla bekliyor. (Dünyada başka kız yok sanki!)
- Aslan Efendi, diyor baba, kendisinden gayet emin, "kızım için yaptığınız özverileri takdirle karşılıyorum." Aslanın yüzü biraz gülmeye başlıyor; sonuç çektiği sancılara ve yitirdiklerine değecek gibi görünmekte...
- AMA diyor baba; Aslanın çehhresi birden donuyor ve bekliyor, "bir şey daha var."
- Allah Allah! diyor Aslan kendi kendine, "Daha ne olabilir ki?"
- Saçlarınız diyor baba, "onlar da gitmeli." Kahramanımız,
- AMA..., demeye başlasa da,
- İtiraz istemem! diyor baba, kendinden emin ve ciddi bir şekilde ve hen de Aslanın cüretine biraz kızmış gibi... Aslanın boynu bükük,
- Tamam efendim diyor... "Ben yelelerimi de kestirir gelirim."
- Aslan geri geldiğinde, baba çok neşeli görünüyor, kendisini gülmekten bile alıkoymuyor. Karşısında süklüm püklüm duran varlığın kendisinden "kız isteme" cüretine şaşmaya başladığını değişik şekil ve sözlerle ifade ediyor...
- AMA... AMA... AMA..., diye kekeliyor Aslan, "Ben... Ben... İstediğiniz her şeyi yaptım. Kızınızı almayı da böylelikle hak etmiş oldum."
Babanın kendisini ev kedisinden daha aşağı düzeye düşürmüş "Aslan"a verdiği yanıtı tahmin edebiliyor musunuz?
AB'nin ne yapacağını görememek Aslan kadar körü körüne aşık olmak demektir. Aslında AB'nin ve hükümetin ne yapacağı da önemli değil artık. Çünkü Türk Milleti oyunun farkına varmaya başladı. Pençelerimizi ve dişlerimizi kaybetmiş olabiliriz, ama gururumuzu kaybedecek kadar vazallı olmadığımız Türk halkı kendi kendine ve dünyaya kanıtlayacaktır; AB bize hala "kız vermeyi" istiyor olabilir, ama artık biz AB'yi istemiyoruz!
Bizim AB'den başkaca da seçeneklerimiz var. Bizim pençelerimiz de, dişlerimiz de yine geri yerine gelecektir, biz AB'ye gireceksek başka bir zaman, daha güçlü olduğumuz bir zaman, bize uygun koşulların oluştuğu bir zamanda aslanlar gibi gireriz; ev kedisi olarak hiç değil!...